Translate

6 Ocak 2014 Pazartesi

Ah Bayım Aşk


Ah Bayım Aşk…     


 Ah bayım, aşk… diyor bir roman karakteri anımsatan üslubuyla gönlü darmadağın olmuş  güzel bir bayan…aşk ne çok şey alıyor bizden. Aşk hiç bitmek bilmez mi bayım? Yaşadığımız son ana kadar, son saniyeye kadar kalır mı bu acı yüreğimizde…???
        Bir şeyler fısıldamak istedim kulağına, yüreğinde yanan ateşi dindirmek adına. Sonradan kendi içimde hala sızlayan bir yarayı fark ettim amansızca. Nasılda acıyordu. Nasılda yanıyordu. Bir alev topunu yutmuş gibiydim tıpkı. Ruhum, bedenimde alev alev yanıyor ama  bir çare olsun bulmak imkansız gibiydi. Bir imkanım yoktu çok denemiş, çok uğraşmıştım. Aşkı unutmaya. Halbuki aşk unutulur muydu hiç. Aşk bitermiydi?
       Aşk bir defa düşerdi insan yüreğine  ve tek kullanımlık bir ömürdü adeta. Bir kere kullanabilir ama bir ömür çekerdin acısını. Bu hakkını kullanacağın mecra sana aitti…bir fahişeye de aşık olabilirdin bir münzeviye de, bir bedeviye de….sendin bunun klavuzu, yön göstereni. Çünkü aşk sendin.
Aşk…ne çok tarif edilmişti kim bilir…herkes yaşadığıyla aşıktır. Ve yaşadığı onun için aşktır…
Aşk biziz aslında. Ben, sen, o hepimiz. Aşk bizim yüreğimizde gizlidir. Ne zaman istersek, ne zaman güvenir ve sahiplenirsek o zaman dışa vurur başka birinde vücut bulur. Aşk ruhunun yüreğimizden süzülüp bir başka bedende can bulmasını biz sağlarız. Biz isteriz….çoğu kez bu istek öyle bir ağır basar ki değmeyecek kadar çirkef bir bedende canlanmasını dahi kabul eder, göz yumarız….ve bir fahişeye aşık oluruz….bir katili severiz…çirkef ve kirli olduğunu bildiğimiz halde aşk’a olan arzumuzu dindiremez, karşı koymak istemez, ruhumuzun gönül evinden süzülüşüne sesimizi çıkarmaz, usulca bir kenara ilişip her hareketini gördüğümüz halde görmezden geliriz. Ta ki o aşk vücut bulsun, o duygu yoğunluğu ruhumuzu huzura kavuştursun diye. Her şeyden haberdar, her şeyi bildiğimiz halde bu kötülüğü kendimize yapmaktan hiç çekinmeyiz. Aşk, ruhumuzun yaratılışımızın bir gereğidir çünkü. Yaratılışımız gereği aşka arzu duyarız. Tıpkı bedenin suya olan ihtiyacı gibidir şüphesiz. Susuz kaldığımızda ölmemek adına sıvı olan her şeyi içebiliriz. O susuzluğu dindirmek için. İşte bu halde, tıpkı susuzluktan ölmektense pis bir birikintiyi içmek gibidir. Sonradan acı ve kederle kusarız.   
Bu en son, acı bir ayrılık, çirkin bir aldatmayla son bulur kim bilir…belki de daha kötüleri… aşık olunacaksa eğer. Hak etmeli, hakedilmeyene bağışlandığında ruhunuz. Haksızlığın acısını daima çekersiniz…o yüzden sadece vücut bulacak bir bir bedeni değil. Bu bedende ruhunuzu hak edecek ona sahip çıkacak bir ruhuda aramak gerekir…
                                                                                          (Bahr)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder