Ah Bayım Aşk…
Ah bayım, aşk… diyor bir roman karakteri
anımsatan üslubuyla gönlü darmadağın olmuş
güzel bir bayan…aşk ne çok şey alıyor bizden. Aşk hiç bitmek bilmez mi
bayım? Yaşadığımız son ana kadar, son saniyeye kadar kalır mı bu acı
yüreğimizde…???
Bir şeyler fısıldamak istedim kulağına,
yüreğinde yanan ateşi dindirmek adına. Sonradan kendi içimde hala sızlayan bir
yarayı fark ettim amansızca. Nasılda acıyordu. Nasılda yanıyordu. Bir alev
topunu yutmuş gibiydim tıpkı. Ruhum, bedenimde alev alev yanıyor ama bir çare olsun bulmak imkansız gibiydi. Bir imkanım
yoktu çok denemiş, çok uğraşmıştım. Aşkı unutmaya. Halbuki aşk unutulur muydu
hiç. Aşk bitermiydi?
Aşk bir defa düşerdi insan yüreğine ve tek kullanımlık bir ömürdü adeta. Bir kere
kullanabilir ama bir ömür çekerdin acısını. Bu hakkını kullanacağın mecra sana
aitti…bir fahişeye de aşık olabilirdin bir münzeviye de, bir bedeviye de….sendin
bunun klavuzu, yön göstereni. Çünkü aşk sendin.
Aşk…ne çok
tarif edilmişti kim bilir…herkes yaşadığıyla aşıktır. Ve yaşadığı onun için
aşktır…
Aşk biziz
aslında. Ben, sen, o hepimiz. Aşk bizim yüreğimizde gizlidir. Ne zaman istersek,
ne zaman güvenir ve sahiplenirsek o zaman dışa vurur başka birinde vücut bulur.
Aşk ruhunun yüreğimizden süzülüp bir başka bedende can bulmasını biz sağlarız. Biz
isteriz….çoğu kez bu istek öyle bir ağır basar ki değmeyecek kadar çirkef bir
bedende canlanmasını dahi kabul eder, göz yumarız….ve bir fahişeye aşık oluruz….bir
katili severiz…çirkef ve kirli olduğunu bildiğimiz halde aşk’a olan arzumuzu
dindiremez, karşı koymak istemez, ruhumuzun gönül evinden süzülüşüne sesimizi
çıkarmaz, usulca bir kenara ilişip her hareketini gördüğümüz halde görmezden
geliriz. Ta ki o aşk vücut bulsun, o duygu yoğunluğu ruhumuzu huzura
kavuştursun diye. Her şeyden haberdar, her şeyi bildiğimiz halde bu kötülüğü
kendimize yapmaktan hiç çekinmeyiz. Aşk, ruhumuzun yaratılışımızın bir
gereğidir çünkü. Yaratılışımız gereği aşka arzu duyarız. Tıpkı bedenin suya
olan ihtiyacı gibidir şüphesiz. Susuz kaldığımızda ölmemek adına sıvı
olan her şeyi içebiliriz. O susuzluğu dindirmek için. İşte bu halde, tıpkı
susuzluktan ölmektense pis bir birikintiyi içmek gibidir. Sonradan acı ve
kederle kusarız.
Bu en son,
acı bir ayrılık, çirkin bir aldatmayla son bulur kim bilir…belki de daha
kötüleri… aşık olunacaksa eğer. Hak etmeli, hakedilmeyene bağışlandığında
ruhunuz. Haksızlığın acısını daima çekersiniz…o yüzden sadece vücut bulacak bir
bir bedeni değil. Bu bedende ruhunuzu hak edecek ona sahip çıkacak bir ruhuda
aramak gerekir…
(Bahr)